Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
bürük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çarşaf, başörtüsü

2. Duvak

Örnek:

1. Attan iniyom attan / Bürüğüm yedi kattan

1. Attan iniyom attan / Bürüğüm yedi kattan


buruk buruk
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Buruk bir biçimde

Örnek:

1. Bu karnaval kaçırılır mı diye buruk buruk gülümsedi.

1. Bu karnaval kaçırılır mı diye buruk buruk gülümsedi.


burukça
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tadı biraz buruk olan


buruklaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruklaşmak durumu


buruklaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Buruk bir durum almak

Örnek:

1. Gülümseyişi de buruklaştı.

1. Gülümseyişi de buruklaştı.


burukluk

İlgili Kelimeler:

iç burukluğu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruk olma durumu, kekrelik

Örnek:

1. Ayvanın burukluğu.

1. Ayvanın burukluğu.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Küskünlük, gücenmişlik

Örnek:

1. Onun ne zamandır bana bir burukluğu var ama nedendir anlayamadım.

1. Onun ne zamandır bana bir burukluğu var ama nedendir anlayamadım.


buruksu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Buruğa benzer, buruk gibi

Örnek:

1. Bundan kuvvet alarak âdeta bir nevi buruksu saadet içinde yaşamaktayım.

1. Bundan kuvvet alarak âdeta bir nevi buruksu saadet içinde yaşamaktayım.


burulabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Burulabilmek işi


burulabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Burulma ihtimali veya imkânı bulunmak


burulma

İlgili Kelimeler:

burulma dayanımı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Burulmak işi


burulma dayanımı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elyafını bükerek kırmaya çalışan kuvvete karşı ağacın gösterdiği direnç


burulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ekseni çevresinde döndürülmek

2. Sancımak, ağrımak

Örnek:

1. Bağırsaklarım buruluyor.

1. Bağırsaklarım buruluyor.

3. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Alınarak küskünlük göstermek, gücenmek

Örnek:

1. Yavere burulduğumu sezdirmeden başka bir laf açtım.

1. Yavere burulduğumu sezdirmeden başka bir laf açtım.


bürülü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bürünmüş


burum burum
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Burulmak fiili ile `çok fazla burulmak` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Bağırsaklarım burum burum buruluyor.

1. Bağırsaklarım burum burum buruluyor.


bürüm bürüm
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Katlanarak


bürümcek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koza gibi yumaklanmış şey


bürümcük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ham ipekten dokunmuş ince kumaş

Örnek:

1. Ona, yakası daima açık ve yenleri bol bir bürümcük gömlek giydirdim.

1. Ona, yakası daima açık ve yenleri bol bir bürümcük gömlek giydirdim.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kumaştan yapılmış

Örnek:

1. Kadınları kırmızı canfesten şalvar ve bürümcük gömlek giyerler.

1. Kadınları kırmızı canfesten şalvar ve bürümcük gömlek giyerler.

3. Ham ipekten yapılmış başörtüsü


bürüme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bürümek işi

Örnek:

1. İnsanın gözünü hırs, para hırsı bürümeye görsün!

1. İnsanın gözünü hırs, para hırsı bürümeye görsün!


bürümek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sarmak, kaplamak, örtmek, basmak, istila etmek

Örnek:

1. Tarlayı otlar bürümüştü.

1. Tarlayı otlar bürümüştü.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok, güçlü etkilemek

Örnek:

1. Bir kötümserlik bürümüş sizin içinizi.

1. Bir kötümserlik bürümüş sizin içinizi.


burun

İlgili Kelimeler:

burun boşlukları, burun buruna, burun deliği, burun direği, burun kanadı, burun otu, burun perdesi, gagaburun, gaga burun, kababurun, karga burun, kepçeburun, kıl burun, pat burun, burnu büyük, burnu havada, danaburnu, itburnu, kargaburnu, kuşburnu, öküzburnu, canı burnunda, çiçeği burnunda, karnı burnunda, öfkesi burnunda

Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı

2. Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü

Örnek:

1. Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum.

1. Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kibir, büyüklenme

Örnek:

1. Burnundan yanına varılmıyor.

1. Burnundan yanına varılmıyor.

4. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü


bürün
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , Vurgu, ezgi, durak, ulama, ton, uzunluk gibi konuşma diline özgü ögelere verilen ad


burun boşlukları
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Burun deliklerinden yukarı doğru açılan, mukozayla kaplı boşluklar


burun bükmek
Anlamı:

1. beğenmemek, önem vermemek

Örnek:

1. Şöyle demiştim, böyle yapmıştım diyene burun büker.

1. Şöyle demiştim, böyle yapmıştım diyene burun büker.


burun buruna
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Birbirine çok yakın ve yüz yüze bir biçimde


burun buruna gelmek
Anlamı:

1. beklenmedik bir anda karşılaşmak, birbirlerine çok yaklaşmak

Örnek:

1. Nabi Efendi, merdivenleri yorgun yorgun çıkarken sofada karısıyla burun buruna geldi.

1. Nabi Efendi, merdivenleri yorgun yorgun çıkarken sofada karısıyla burun buruna geldi.

2. karşısında hissetmek

Örnek:

1. O kadar gururlu bir tavrı vardı ki onu ilk kez gören birisi, bu kişinin az önce ölümle burun buruna geldiğini düşünemezdi.

1. O kadar gururlu bir tavrı vardı ki onu ilk kez gören birisi, bu kişinin az önce ölümle burun buruna geldiğini düşünemezdi.